Siyasi Film Meraklılarının Arşivine Layık 20 Yerli Film

Siyasi Film Meraklılarının Arşivine Layık 20 Yerli Film
Yayınlama: 11.10.2023
20
A+
A-

Türk sinemasının tüm şartlara rağmen beyaz perdeye taşıyabildiği istisnai yapımların başında politik filmler geliyor. Kimi zaman ülkenin tarihine damga vuran ve büyük toplumsal kırılmalara neden olan dönemleri konu edinen bu filmler, bazen de siyasi baskıların hayatlarını baştan sona değiştirdiği insanları mercek altına alıyor. Kendi dönemine konusundan kadrosuna tüm detaylarıyla çarpıcı izler bırakan arşivlik yirmi siyasi yapımı listeledik.

Açlığa doymak


Hazer Ergüçlü’nün çok konuşulan performansının dikkat çektiği Açlığa Doymak, Tıp Fakültesi öğrencisi Sena’nın sol örgüt üyesi devrimci abisinin kaybıyla yaşadığı travmayı dokunaklı bir hikayeyle anlatıyor. Abisinin ölümüyle Sena örgüte dahil olur. Nasıl olduysa, bir anda kendisini ağabeyinin davası içinde ve onun yarım kalmış işlerini tamamlarken bulur. Artık protesto için ölüm orucuna yatan eylemciler arasındadır. Burcu ise farklı bir depresyon içindedir… Yaşadığı berbat bir aşk acısı neticesinde, dağılan psikolojisini yemekle ve alkolle düzeltmeye çalışır. Tabi ki bu beyhude bir çabadır. Üstelik genç kız, gördüğü kortizon tedavisinin yan etkisi olarak sürekli kilo almaya devam etmektedir… Gittikçe çirkinleştiğini hisseder ve bu sefer de kilo verememenin çaresizliğine düşer; yeni yollar arar… Öte yandan çalıştığı gazeteden atılan Eyüp, karısını ve çocuklarını ve hayatına anlam katan her şeyi bombalı bir eylemde kaybedince, hiçbir amacı kalmayan bir adama dönüşür. Oradan oraya savrulması an meselesidir… Birbirlerinden ayrı hayatlar sürse de bir şekilde yaşamları teğet geçen bu üç insan hayata karşı hem açlığı hem de doyumsuzluğu sonuna kadar yaşayacaklardır. Zübeyr Şaşmaz’ın yönetmenliğini yaptığı filmin senarosunu Şaşmaz ve Mustafa Çevik üstleniyor. Mete Horozoğlu, Hazar Ergüçlü ve Didem Balçın’ın paylaştığı yapımın kadrosunda Ali Sürmeli, Uğur Çınar, Hakan Boyav, Musa Uzunlar ve Serkan Ercan gibi isimler de yer alıyor.

Su da yanar


Tarık Akan’ın başrolde yer aldığı film, siyasi bölünmelerin nice canları yaktığı, halk da artık kendi içerisinde parçalara bölündüğü, kendisi gibi olmayan herkesi dışlandığı ve ötekileştirmenin meşrulaştığı karanlık bir dönemi anlatıyor. İşte böyle karışık ve tehlikeli bir dönemde Nazım Hikmet’in hayatı üzerine film çekmek isteyen idealist bir genç yönetmen, filmi çekebilmek için gereken fonu bulmak zorundadır. Fakat böyle bir dönemde, bilhassa Nazım Hikmet gibi bir ismin filmini yapmak haliyle kolay olmayacaktır. Bu süreçte karşılaştığı engeller ve ürkütücü tablo, genç yönetmenin özel hayatındaki karmaşalarla ve zor tecrübelerle birleşince yönetmenin iç dünyası günden güne kararır. Dönemin siyasi çalkantılarının birey üzerindeki karamsar baskının başarıyla anlatıldığı yapımın yönetmen koltuğunda Ali Özgentürk yer alıyor.

Bu son olsun


Orçun Benli’nin yazıp yönettiği ilk uzun metrajlı filmi Bu Son Olsun, 12 Eylül’e mizahi bir bakış atıyor. Sokaklarda yaşayan beş evsiz genç Yaşar, Apo, Kovboy Ali, Cevat ve Ertuğrul, 12 Eylül 1980 sabahı geldiğinde sokağa çıkma yasağı ile karşı karşıya kalırlar. Ancak onların gidebilecekleri tek evleri vardır; o da yine sokaklardır. Yaşanan bir dizi yanlışlıklar komedisi sonucu kendilerini siyasi mahkûmlarla birlikte aynı cezaevinde bulurlar. Cezaevinde yaşanana karmaşada ve keşmekeş Yaşar ve arkadaşları için iyi bir fırsattır ve bu fırsatı değerlendirip kendilerine rahata erdirmeyi bilirler. Filmde beş evsiz arkadaşı canlandıran Mustafa Uzunyılmaz, Orhan Eşkin, Ferit Kaya, Volga Sorgu ve Ufuk Bayraktar’a Engin Altan Düzyatan, Hazal Kaya ve Deniz Uğur gibi isimler de eşlik ediyor.

F tipi film


Türk sinemasının herkesin çok bilmediği ama bilenin de siyasi derinliğiyle çok etkilendiği yapım F Tipi Film, dokuz farklı yönetmenin gözünden kısa filmler şeklinde izleyiciyle buluşan F Tipi yorumunu paylaşıyor. Grup Yorum’un tasarladığı ve aralarında Ezel Akay, Barış Pirhasan, Reis Karaçelik, Sırrı Süreyya Önder, Vedat Özdemir, Grup Yorum, Aydın Bulut, Mehmet İlker Aydınay ve Hüseyin Karabey gibi önemli yönetmenlerin kısa filmleriyle hayata geçen filmin oyuncu kadrosunda; Serkan Keskin, Erkan Can,Civan Canova, Tansu Biçer ve Fırat Tanış gibi başarılı isimler yer alıyor. Her kısa hikayenin izleyicinin yüzüne tokat gibi çarptığını söylemenin mümkün olduğu F Tipi Filmin müziklerinde Grup Yorum imzası var.

Takva


Erkan Can’ın efsane performanslarından birini sergilediği Takva kırmızı çizgiler arasında yer alan, din, tarikat, günah ve adalet kavramlarını çok ince bir görüyle sunuyor. Özer Kızıltan’ın yönettiği filmin senaryosunu Önder Çakar yazdı. Mutevazi bir adam olan Muharrem (Erkan Can) dini bütün ve münzevi yaşam tarzıyla mahallesinde sevilen sayılan bir adamken bir tarikata girişiyle başaşağı olan hayatından kesitler filmin omurgasını oluşturuyor. Tarikatla birlikte dindarlık kavramının ilginç çözülüşlerine dair iddialı kırılmalar seyirciyi de ters köşe yaparken Erkan Can’ın oyunculuğu gerçekten göz kamaştırıyor. Azar azar delirerek tüm inançlarını iradesi dışında sorgulamaya başlayan Muharrem’i kendini koruyamadığı bir çözülüş finali bekliyor.

Yaşamın kıyısında


Sevilen yönetmen Fatih Akın’ın siyasi filmler kategorisine giren filmi Yaşamın Kıyısın’da, enteresan kahramanlarının dramatik bir ilişki örgüsüyle karşımıza çıkışını anlatıyor. Geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz Türk sinemasının önemli oyuncularından Tuncel Kurtiz’in başrolde yer aldığı filmde bir örgüt üyesini canlandıran Nurgül Yeşilçay’ın da oyunculuğu görülmeye değer. Filmin konusu bir hayat kadınıyla hayat arkadaşlığı yapmak isteyen Ali, Ali’nin akademisyen oğlu Nejat ve örgüt üyesi Ayten’in keşisen hayatını anlatıyor. Yaşamın Kıyısında ile 2007 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan ve En İyi Senaryo Ödülü’nün sahibi olan Fatih Akın bu başarının ardından uluslararası festivallerin aranan isimlerinden biri oldu. Film ayrıca Cannes Film Festivali’nde Ekümenik Jüri Ödülü’nü de aldı.

Abluka


Türk sinemasının iddialı yönetmenlerinden Emin Alper’in topluma siyasi bir gözle baktığı filmi Abluka, İstanbul’un ghettolarında yaşanan ve metropolün çok görmek istemediği sosyo-ekonomik çarpıcı dokusunu sert bir şekilde ortaya koyuyor. Filmin konusuna gelince; Kadir hapishanedeki 20 yılın ardından şartlı tahliye olur ve emniyette çalışan Hamza’nın yardımıyla iş bulur. İstanbul’u saran büyük siyasi karmaşa atmosferi özellikle sokaklarda kendini göstermektedir. Kadir çöp toplayıcısı olarak girdiği bu paravan işin ardında aslında muhbir olarak çalışacaktır. Gecekondu mahallelerindeki çöpleri karıştırarak herhangi bir şekilde bomba malzemesi olup olmadığını araştıracak ve bulduklarını raporlayacaktır. Hapishane sonrası ilk uğradığı adres ise kardeşi Ahmet ile karşılaşır. Belediyede çalışan Ahmet ile yeniden kardeşlik bağını kurmaya çalışsa da bu çabaları tek taraflı kalır. Ahmet’in kendi içine kapanık bu hallerini Kadir kafasında farklı yorumlar ve komplo teorileri üretmeye başlar.

Kış uykusu


Nuri Bilge Ceylan sinemasının en iyileri arasında yer alan Kış Uykusu, siyasi görüşünü kapitalizmin dayanılmaz cazibesiyle günden güne kaybeden klasik Türk aydınını kritik edişiyle, birçok eleştirmenin dikkatini çekmiş bir film. Filmin ana karakteri Aydın’ın kendisiyle, geçmişiyle, hayatındaki eşi ve kardeşi olan iki kadınla olan hesaplaşmalarını etkileyici dialoglarla öne çıkaran Kış Uykusu, bir aydının anatomisini değişen koşullarla sert biçimde hikaye ediyor. Türk sinemasının Cannes tescilli, bol ödüllü yönetmeni Nuri Bilge Ceylan’ın Bir Zamanlar Anadolu’da filminden sonra hayata geçirdiği ve Cannes’da büyük ödül Altın Palmiye’ye layık görülen son filmi olan Kış Uykusu’nun başrolünde Haluk Bilginer yer alırken kadroda kendisine Demet Akbağ, Melisa Sözen, Ayberk Pekcan, Serhat Kılıç, Tamer Levent, Nejat İşler ve Nadir Sarıbacak eşlik ediyor.

Anons


Türk Bulgar ortak yapımı Anons, yönetmen koltuğunda Yozgat Blues ve Uzak İhtimal filmleriyle dikkat çeken Mahmut Fazıl Coşkun’u ağırlıyor. Ordudan tasfiye edilmiş dört askerin bir gecesini anlatan film, kara komedi klasmanında yer alıyor diyebiliriz. Filmin konusu; Teğmen Şinasi, Binbaşı Kemal, Binbaşı Rıfat ve Albay Reha aynı gece Ankara’da başlayacak olan askeri darbenin İstanbul ayağında, darbe bildirisini İstanbul Radyosu’ndan anons etmeyi planlamaktadır. Yeterince güçlü ve etkili yapılan bir anons sonucunda darbenin başarılı olacağından ve halk desteğini arkalarına alacaklarından emindirler. Fakat hiçbir şey bekledikleri gibi gitmeyecektir. Her şeyin planlama ve askeri güçle çözülebileceğine inanan bu dört asker, kendilerini başkalarının adına karar verebilecek konumda hissetmişlerdir. Fakat onları yenilgiye uğratan şey sivil hayatın görünmez gücüdür.

İki tutam saç: Dersim’in kayıp kızları


Politik belgesel kuşağında yer alan İki Tutam Saç, 1937-38 yıllarında Dersim’e yapılan “ıslah” amaçlı harekâtta ne kadar insanın öldürüldüğü, kaç kişinin batı illerine sürgün edildiğinin izini sürüyor. Belgeselde amca torunu olan iki kız çocuğunun Dersim Harekâtı’nda nasıl kaybolduklarını, askerlerce nerelere ve nasıl götürüldüklerini konu alıyor. Filmde iki etkileyici öyküde yer alıyor. İlk öyküde, Huriye ve Fatma’nın götürüldükleri yerlerdeki uyum sorunları, kaçışları ve ailelerinin izini sürmeleri anlatılıyor. Diğer öyküdeyse “evlatlık” götürülen fakat bugüne kadar bulunamayan Şemsi ile Sakine’nin hikâyeleri üzerinden, Dersimli ailelerin çocuklarını arama süreçleri beyazperdede izleyiciyle buluşuyor. Türkiye ve Almanya’da ayrı ayrı galalar düzenlenen film, vizyon şansı bulan nadi belgesellerdendi.

Cut


Fatih Akın filmilerinden bir diğeri Cut, Ermeni sorununun tarihi geçmişinden bir kesiti hikaye ederek başlıyor. Filmin konusu özetle şöyle; 1915, Mardin, Bir gece, Osmanlı askeri şehirdeki tüm Ermeni erkekleri toplar, demirci Nazarat Manukyan’ı da ailesinden koparırlar .Yıllar sonra, iki kızının hala hayatta olduğunu duyan Nazarat, kızlarını bulmayı kafasına koyar. Bu yolculuk onu Mezopotamya çöllerinden Havana’ya, oradan da Kuzey Dakota eyaletinin ıssız ve çorak arazilerine sürüklemiştir. Bu serüven, Nazarat’ı iyi kalpli insanlarla karşılaştırdığı gibi aynı zamanda kötü ve adeta şeytanın vücut bulduğu insanlarla da buluşturur.

Annemin şarkısı


Yönetmen Erol Mintaş’ın ilk uzun metrajlı filmi Annemin Şarkısı, annesi Nigar’la yaşayan Ali’nin Tarlabaşı’nda geçen sakin hayatlarının Doğu’da köylerinin boşaltılması üzerine göç alan mahallelerinde kesintiye uğramasıyla başlar. Şehirden uzak yüksek beton binaların arasına taşınmalarıyla beraber sorunlar da beraberinde gelir. Komşularının köye geri döndüğüne inanan Nigar, sabahları köyüne geri dönmek üzere evdeki eşyaları toparlar. Bazı günlerse, kendini İstanbul sokaklarına atar. Genç öğretmen Ali, gittikçe hastalanan annesini mutlu etmek için farklı yöntemlere başvurur: Hediyeler alır, gittiği her yere onu da motoruyla götürür, rüyalarına giren şarkının peşine düşer. Aynı zamanda, Ali kız arkadaşı Zeynep’in hamile olduğunu öğrenir; fakat kendini baba olmaya hazır hissetmemektedir. Ali iki kadının arasında çaresiz kalmıştır.

Menekşeden önce


2 Temmuz 1993’te, aydın ve sanatçılara karşı gerçekleştirilen Sivas katliamında, 12 yaşındaki oğlu Koray’ı ve 15 yaşındaki kızı Menekşe’yi kaybeden Hüsne Kaya, hayata tutunabilmek için yine Menekşe adını verdiği bir evlat dünyaya getirir. Menekşe büyüyünce, hiç görmediği abla ve ağabeyini yakından tanımak, yaşananları öğrenmek ister. Menekşe’nin, yazar Lütfiye Aydın’ın, katliamı anlattığı kitabıyla başlayan bilgiye yolculuğu; katliamdan kurtulanları ve olayın tanıklarını tek tek ziyaret etmesiyle devam ederken, izleyiciyi de yaşanan vahşetle yüzleşmeye götürür. Soner Yalçın’ın Oda TV davasından tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne gönderilmeden önce çekimlerine başladığı, daha sonra isteği üzerine arkadaşları tarafından tamamlanan “Menekşe’den Önce”; 49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yarışma dışı olmasına rağmen jüri tarafından “Toplumsal Vicdan Ödülü”ne layık görüldü.

Bahoz-Fırtına


Taşra’dan İstanbul’a okumaya gelen bir gencin ekseninde geçen film 90’lar Türkiyesine öğrenci muhalefeti çerçevesinde irdelenen aşk, devrim, arkadaşlık, yoldaşlık gibi kavramlara Kürt hareketi penceresinden bir bakış atıyor. 1990’larda, taşrada yaşayan Cemal, üniversite sınavını kazanıp İstanbul’a gelir. Geldiği ilk zamanlarda yalnızlık çekerken, sistem karşıtı devrimci bir gruba katılır. Yaşları daha küçük olan bu kişiler dünya düzenini değiştirmenin savaşını veriyorlardır. Cemal grubun öncülerinden Helin ile ideolojik bir çatışma halindedir, ama bu onun kimliğini keşfetmesine yardım eder. Cemal gibi olan Orhan ve Rojda adlı iki genç de Cemal’in geçtiği süreçten geçiyordur. Bu esnada gruplarıyla birlikte eyleme geçme fikri, gençlerin gelişimi gibi gerçeğe dönüşür. Fotoğraf filminden sonra Dûr (Uzak) adlı belgeseli çeken Kazım Öz, Fırtına filmiyle tekrar seyirci karşısında. Bahoz filmi, entelektüel çevrelerin bir kısmında heyecan ile karşılanırken, bazı sol çevreler, filmde öğrenci muhalefetinin tek taraflı değerlendirilmesini eleştirmişlerdir. Yine de konuyu ele alış biçimi açısından Bahoz kayda değer, ileride duran bir yapım olarak nitelendiriliyor.

Sonbahar


Sonbahar, Türkiye’nin karanlık zamanlarından biri olan “Hayata Dönüş Operasyonları” sonrasında cezaevinden salınan Yusuf adlı melankolik gencin yaşama dair mücadelesinden bir kesitin hikayesi. Devrimci bir genç olan Yusuf, 12 yıl kaldığı cezaevinden birkaç ay ömrü kaldığı için salınır. Çamlıhemşin-Fırtına Vadisi’ndeki köyüne, yaşlı annesinin yanına döner. Köyün bozulan ekonomisi yüzünden sadece yaşlıların kaldığı köyde, zamanını arkadaşı Mikhail ile yaşayamadıkları gençliklerini düşünerek ve akoru bozulan tulumunu onararak geçirir. Çoğu zaman hapishanedeki yaşamının alışkanlığıyla kendini eve kapatır ve iç hesaplaşmasını yaşar. Bir gün, ilçedeki bir meyhaneye Mikhail’in zoruyla gider ve Gürcü konsomatris kız Elka’ya aşık olur. Yakın olan ölümünü içinde saklarken, aşkından ayrılacağının acısı da acısına katılır. Dünyada ve Türkiye’de festivallere katılan, önemli ödüllere uzanan yapım, melankolik atmosferi, etkileyici görüntüleri ve karakterlerine yaklaşımı ile kendisini hissettiren politik bilinci ile dikkat çekiyor. Filmin bir diğer artısı da Türkiye coğrafyalarının bir zenginliği olan ve malesef artık kaybolmaya yüz tutmuş Hemşince, Lazca gibi dillerinin de kullanılmasıdır. Yönetmen koltuğunda Özcan Alper’in yer aldığı film, Onur Saylak’ın muhteşem oyunculuğunu da gözler önüne seriyor.

Pardon


Ülkedeki adalet sisteminin eksikliklerini ve aksaklıklarını bir tür kara mizahla beyazperdeye aktaran Pardon, tiyatro fenomeni, yazar, meddah ve sinemacı Ferhan Şensoy’un gerçek bir olaydan esinlenerek sinemaya aktardığı ilginç bir film. Pardon aslında üç yakın arkadaşın talihsiz hayatlarının hikayesi. Sıradan birer vatandaş olan üç kafadarın yaşamı, içlerinden birinin bir hatası yüzünden tamamen değişecektir. Her zamanki gibi akıp giden günler artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır. Vaktinden çok sonra askerliğini yapan İbrahim nerede bir resmi kıyafet görse hemen oradan kaçar olmuştur. Sadece masum bir korku gibi gözüken bu fobisi yüzünden sevdiği arkadaşları ve kendisinin başına gelmeyen kalmaz. Arkadaşlarıyla beraber kendini mahkeme salonlarından, hapishaneye kadar uzanan bir yolculukta bulur. Neler olup bittiğini anlamadan cezaevine düşen, üç arkadaşın akılları hep dışarıdadır. Ama geride kalanlar yavaş yavaş kendi yollarını çizmektedir. Sürpriz finaliyle izleyiciden tam not alan film listeye girmeye hak kazanan politik bir kara komedi.

Eylül fırtınası


Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğini yaptığı ve Tarık Akan’ın başrolde yer aldığı Eylül Fırtınası bir askeri darbe ile hesaplaşma filmi. Filmin konusu 12 Eylül darbesini dramatik bir hikayeyle anlatıyor. 12 Eylül yeni patlak vermiştir. Beş yaşındaki Metin ise bir umutla kendi kendine türküler söyleyerek kaybolan annesini beyhude beklemektedir. Metin’in annesi Ayten ise bir devrimci dava bahanesi ile polisler tarafından tutuklanmıştır. Metin, annesiz kaldığı için hapishanedeki annesinin yanına götürülür. Annesi her ne kadar durumu ona yansıtmamaya çabalıyor olsa da, Metin her şeyi anlamıştır. Artık annesinin özgürlüğü çok uzaklardadır.

Zincirbozan


Türkiye’nin yakın tarihindeki en çalkantılı dönemi olan 1979-1983 yıllarını anlatan politik film Zincirbozan’ın senaryosu, gazeteci Avni Özgürel tarafından yazıldı. Yönetmenliğini Atıl İnaç’ın, görüntü yönetmenliğini Gökhan Tiryaki’nin üstlendiği Zincirbozan’da filmin ana karakterleri dönemin önemli siyasi ve askeri figürleri. Filmde, Bülent Emin Yarar Bülent Ecevit’i, Haldun Boysan Süleyman Demirel’i, Suavi Eren Kenan Evren’i, Suna Selen Rahşan Ecevit’i, Ayşe Tunaboylu Nazmiye Demirel’i canlandırıyor. Gazeteci Abdi İpekçi suikastı ile başlayarak, 12 Eylül 1980 askeri müdahalesine kadar tırmanan terör olaylarını, bu olaylarla başa çıkmaya çalışan siyaseti, ordunun yönetime el koymasını, siyasi liderlerin sürgüne gönderilişlerini ve o süreçte yaşananları konu alıyor.

Gecenin kanatları


Serdar Akar’ın yönetmenliğini Mahsun Kırmızıgül ve Ahmet Küçükkayalı’nın senaristliğini yaptığı filmin konusu şöyle; Gece: Daha çocukken sivil bir baskın sonucu anne ve babasını kaybeder. Devrim fikirleri ile büyütülüp intikam almaya yemin etmiştir ve canlı bomba olmaya karar verir. O zamana kadar tek düşündüğü şey intikam olan gen kız, İstanbul’a gelince hayatın daha farklı ve yaşanabilir yönlerine şahit olur. İstanbul’a ilk adım attığında karşısına bir genç çıkar ve aşık olur. Ama fikirlerinden vazgeçebilecek midir? Genç yaşında hayata gözlerini kapatmak yerine yaşamayı, aşık olmayı seçebilecek midir?

Uçurtmayı vurmasınlar


Özellikle 80 doğumlu neslin kült filmleri arasında yer alan Uçurtmayı Vurmasınlar,
Tunç Başaran’ın yaptığı 1989 yapımı uzun metrajlı Türk sinema filmi. Çekimleri Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi’nde gerçekleşen film beş yaşındaki bir çocuğun gözüyle kadınlar hapishanesinin ve sevginin öyküsünü anlatıyor. Küçük Barış’ın (Ozan Bilen) bu dört duvar arasında ne işi olduğunu sorgulatan oysa Barış’ın esrardan tutuklanan annesinin vebalini ödediğini anladığımız Uçurtmayı Vurmasınlar, küçük Barış’ın henüz algılayamadığı bir garip dünyanın içinde her yanı soğuk ve sağır duvarlarla çevrili bir hapishane avlusunda gökyüzünü ve özgürlük uçurtmalarını mutlulukla izlemesini sarsıcı biçimde paylaşıyor. İzleyici filmin, İnci ablasının (Nur Sürer), özgürlüğüne kavuştuktan sonra bir gün uçurtma olup geri döneceğine söz vermesinin ardından Barış’ın hayal kırıklığıyla İnci’yi bekleyişiyle son bulacağını düşünürken avlunun üzerinde süzülen bir uçurtma belirir.

Kaynak: 1 2 3 4

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.