Teknoloji şirketleri, elektronik ürünlerin daha erişilebilir olmaları için eskiye göre daha ‘uygun fiyatlı’ ürünler üretmeye devam ederken Apple, önceki yıla göre nispeten daha pahalı ürünler üretiyor ama buna rağmen en çok tercih edilen ürünler yine Apple’dan çıkıyor. Peki ama neden?
Teknoloji devleri, her yıl tüketiciye daha çok erişebilmek için neredeyse her klasmandan ürün üretmeye devam ediyor. Samsung‘un her kitleye hitap eden cep telefonları, Xiaomi’nin telefondan ev elektroniğine kadar ürün üretmesi ve daha pek çok firmanın bu politikada devam etmesine rağmen Apple, pek çok kişi tarafından en çok tercih edilen marka olarak biliniyor.
Özellikle maddi durumu yeterli olmamasına rağmen piyasada beklentilerini karşılayabilecek ürünlere yönelebilecekken insanlar, hemen Apple‘ın iPhone‘larını, MacBook’larını veya Watch’larını satın alıp kullanmak istiyor. Onca şirketin arasında Apple nasıl oluyor da insanları bu denli kendisine çekmeyi başarıyor?
Çeşitli markaların her kitleye hitap edebilen telefon modelleri mevcut. Örneğin Samsung’un son yıllarda popüler olan Galaxy A, S, M ve Z serisi akıllı telefonları, farklı bütçeye sahip insanların satın alabileceği telefon modellerini barındırıyor. Ancak Apple’dan bir telefon satın almak istiyorsanız ya iPhone almak zorundasınız ya da iPhone.
2007 yılında ilk iPhone’u tanıttığında Apple, bu telefonun bir devrim niteliğinde olduğunu söylemişti. 3,5 inçlik dokunmatik ekranında internette gezinebiliyor, mail’lerimizi kontrol edebiliyor ve hatta 2 MP’lik ön kamerası ile fotoğraflar çekebiliyorduk. Şu an için kulağa komik gelen özellikleri, 2007 yılındaki bir tüketici için olağanüstü nitelikteydi.
İlk iPhone, tanıtıldığı zaman 499 dolarlık fiyat etiketi ile satışa sunulmuştu. O zamanlar pek çok kişi belki ilk iPhone’u satın alamıyordu ancak Apple’ın çeşitli politikaları ve iPhone’unu “devrim niteliğinde” bir cep telefonu olarak sunduğu için pek çok insan merak etti ve kullanmak istedi.
“E diğer firmalar da bu yoldan ilerledi ve kendi ürünlerini ballandıra ballandıra anlattı ama neden Apple kadar olamadılar?” dediğinizi duyar gibiyiz. Apple’ın doğrudan ve dolaylı yoldan yarattığı politikalar, diğer firmaların aksine pek dikkat çekici gözüküyor.
Apple’ın reklamlarında farklı milletlerden ve çoğu zaman standart güzellik kalıplarının dışına çıkan insanları görüyoruz. Siyahi, kızıl saçlı, çekik gözlü, beyaz tenli, Afro-Amerikan, kilolu, kısa boylu, yaşlı… Reklamlarda dış görünüşleri birbirinden çok farklı insanlar görüyoruz.
Bunun sebebi ise Apple’ın kucaklayıcı bir şirket olması. Ürünlerinin her kitleye hitap ettiğini ve neredeyse her yaştan insanın kullanabileceğini söylüyor. Bu da ister istemez insanların kendilerini şirkete daha yakın hissetmelerini sağlıyor.
Ayrıca başta pek çok kullanıcının tepkisini çekse de kulaklık girişini ve kutulardan şarj adaptörünü kaldırması ve ekranın üst kısmına çentik eklemesi gibi hareketlerin öncüsü oldu. Böylelikle pek çok şirket, izinden gitmeye başladı. Yeniliklerin öncüsü de diyebiliriz.
Piyasadaki rekabeti kızıştıran en önemli etmenlerden biri de tüketicinin kendisini özel hissetmesi. Sadece iPad‘e özel geliştirilen uygulamalar, yalnızca iPhone’da kullanabildiğimiz kamera uygulamaları ve en basitinden sadece Apple cihazları arasında dosya aktarımı yapabilmek, kişiyi daha özel hissettiriyor. Elbette dosya aktarımı üçüncü parti uygulamalar ile yapılabiliyor ancak kim uğraşacak, değil mi?
Bir diğer etmen ise çevre birimleri. iPhone’lar, iPhone 15 serisine kadar lightning kablosu ile şarj edilebiliyor ve dosya aktarımı yapabiliyordu. Ancak iPhone 15’te her ne kadar zorla USB-C portuna geçişin olması, onu hâlen özel kılıyor.
Çevre birimleri dışında yalnızca iPhone ve iPad’lerde görebildiğimiz kılıflar, ekran ve kamera koruyucuları da tüketicinin kendisini diğer kullanıcılardan farklı bir yerde görmesini sağlıyor.
Cihazlar arası bağlantı, sadece basit bir fotoğraf aktarımından ibaret değil. Apple kendi cihazları arasında öyle bir ekosistem kurmayı başarmış ki pek çok tüketici, iPhone’lara ek olarak başka bir Apple cihazı satın almak istiyor.
Örneğin iPhone’unuzdan gelen bir aramayı Apple Watch, iPad veya MacBook’unuzdan yanıtlayabiliyorsunuz. Gelen bir FaceTime aramasını MacBook veya iPad’den cevaplayabiliyor ve o anki aramayı başka bir cihaza aktarabiliyorsunuz. Büyük pratiklik!
Ayrıca telefonunuz şarjda ise sesli aramanıza Apple Watch üzerinden devam edebiliyorsunuz. Son zamanlarda diğer işletim sistemine taşınması gündeme gelen iMessage ile yalnızca iCloud hesabına sahip kişiler ile mesajlaşılabiliyor. Her ne kadar rakip firmalar bir ekosistem oluşturmuş olsa da bu konuda Apple’ın eline su dökemiyorlar.
Araştırmacılar, iPhone 15 serisi dahil olmak üzere pek çok kullanıcının son model bir iPhone satın almak istediklerini söylüyor. Ürünü kutusundan çıkarmak, titizlikle incelemek ve kurulumunu yapmak kullanıcıyı her zaman heyecanlandırıyor ve çoğu zaman ürünün işlevinden daha ağır basıyor.
Araştırmacıların paylaştığı diğer verilere göre Android kullanıcıları fiyat/performans durumunu gözetirken, Apple kullanıcıları ise yalnızca son modele sahip olmak istiyor. Çünkü Apple pazarlama stratejilerinde duygusallığı ön plana alıyor. Bu da insanların her fırsatta son model bir Apple ürünü almalarını sağlıyor.
Bu kadar etmen sıraladık, e insanlar Apple ürünü kullandığında kendisini özel hissetmesin mi? Pek çok kişi, şirketin ürünlerini kullandığında kendisini özel hissediyor ve dediğimiz gibi ürünlerin rakiplerine göre piyasaya daha yüksek fiyatlardan satışa sunulması, insanlara bir statü etiketi yapıştırıyor.
“iPhone’un varsa zenginsindir,”, “AirPods kullanıyorsan paran vardır.”, “MacBook mu kullanıyorsun? Bir iş insanısın galiba.” ve “iPad kullanıyorsan refah düzeyin büyük ihtimalle yüksektir.” algısı oluşuyor. İstekler, ihtiyaçlar ve diğer koşullar, satın alacağımız ürünler üzerinde etki yaratabilir ama Apple kulvarında işler pek de öyle gitmiyor.
Sonuç olarak insanların neden Apple ürünlerini tercih ettiğini açık bir dille ifade ettiğimiz bir içerik oldu. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kaynaklar: TechTimes, CEO Today Magazine