Bu alana eklemiş olduğunuz haberle ilgili kısa bir özet bilgisi ekleyebilirsiniz. Bu metin yazı düzenleme sayfasında “Özet” bölümünden eklenebilir. Özet eklenmişse başlık altında kalın olarak bu şekilde gösterilir, eklenmemişse bu alan boş kalır.
Cîgerxwîn bütün dünyanın tanıdığı bir Kürt Şairi, yazarı ve siyaset adamıdır. Bu yazıda Cîgerxwîn’e ait teknik bilgilerinden ziyade 1919 yılında annesinin vefatı sonucu başlayan ve 1927 yılındaki evliliğine değin gelen ve Diyarbakır, Derik, Mardin üçgeninde geçen bilinmeyen yılarının öyküsünün bir kesitini inceleyeceğiz. Yani Derik’te yaşadığı yıllardaki yaşam şekli ile Derik’te gerek insan profili üzerinde gerek doğal yapısını işleyen ve henüz hiçbir yerde yayınlanmamış şiirlerinden ve dörtlüklerinden elimizde bulunan bazı dörtlükleri yazacağız.
Cîgerxwîn 1903 yılında Gercüşe bağlı –Hesarî köyünde doğmuştur. 1919 yılından itibaren yani 1920 yılında baba ocağını terk edip Diyarbakır’da eğitimi ile ün salmış olan Mele Mihemed, yani radikal fikirleri yüzünden ismi Melê Serî Jêkirî olarak anılan ki daha sonra Şeyh Sait isyanına katıldığı için gerçekten başı kesilen Mele’nin yanında eğitim görmek amacı ile gelmiştir. İşte Seyda’nın belirginleşmeyen ve hala sır perdesi aralanmayan bölümü 1921 ile 1924 arası yıllardır. Cîgerxwîn’î Derik’e yönlendiren olay ise Mele Mehemed’in öğrencilerinden olan Seydayê Mele İskender’in Derik’e gelmesidir. Bundan dolayı Cîgerxwîn her fırsat bulduğunda Derik’e gelmekte ve Derik’te zamanının çoğunu Mele İskender Kazım’ın yanında geçirmekteydi. Artık 1922 yılından itibaren Cîgerxwîn uzun süre Derik’te kalmak suretiyle yerleşmeye başlamıştır. Derik’e geldiğinde ilçede dini açıdan en üst mertebede bulunan Mele Ali’nin yanında ders almıştır. (Ali Bilge) böylece orada bulunan Mele İskender Kazım ile daha sağlıklı bir şekilde iletişime geçmesi sağlanmıştır. Mele Ali Bilge ilçede hem en üst düzeydeki dini temsilci, hem bir kadı görevini, hem aşiretsel yapılar arasındaki her türlü anlaşmazlıkları çözebilme yeteneğine sahip olduğu için bütün fakı derslerinin verilmesi için Seydayê Mele İskenderi görevlendirmiş. Seyda yê Mele İskender de İktidar karşıtı tavırlarıyla sık sık gözaltına alındığından dolayı bu yüzden birçok fakı, Cîgerxwîn’in bilgisi ile yetişmiştir. Hem arkadaşları hem de birlikte öğrenim gördüğü şahıslar; Mele Yunus, Mele Bêzo, Mel Mehmedê Heboşî, Mel Evdilhadî yê Mele Xemê, Mele Kunduro ve Mele Evdirehman ê Sorikî’dir.
Cîgerxwîn boş zamanlarında öğrencileri yanına alır ve Derik’in doğal güzelliklerini görmek için gezerlerdi. Bundan dolayı Mancel Dağı (Pozê Mancêlê) ile Gâvur fırını (Firna gawira) mevkilerinin tam ortasında Gov denilen bir mevki vardır ki bu mevki çok önemlidir. Bu anılan yerde 1915 senesinde birçok Ermeni çocuğu öldürülmüş ve anılan yere atılmıştır bunun öyküsünü dinleyen Cîgerxwîn kahırdan hemen şunu söyler.
Hey lo dilo hey lo dilo
Agir berda lo da çilo
Kurmanc tenê mane wilo
Xelk û alem tev bun mêrî
Xir xir dike zirzir dike wek Kerê mala Şêxê Silo
Heft heft dike heyşt heyşt dike Wek Kuçikê Mala Şêxê Biro
İlçemizde gördüğü her yapılanmadan etkilendiği için Derik’ten kolay kolay gitmedi. Kendisi bir dergide yaptığı röportajında aynen şunu demiştir. “Dêrik gola kulturêye, ne ji baxçê Xab û Dahlê ba, dibe ez ne di bum şair ‘(Eğer Derik’in Bağı bahçeleri ve doğal güzelliği olmasaydı belki bu kadar etkilenmez ve şair de olmayabilirdim) demesinin altında ilçenin doğal güzelliğinin büyük etkisi olmuştur.
Min baxçak dît li Xab ê wek baxçê Cinetê
Min avek jê vexwar wek ava qudretê
Lê zalim neyar dibe xwedîyê vê hikmetê
De zu bike Kurdo nemîne di îxanetê
Cîgerxwîn bir dörtlüğünde de ilçenin doğal güzelliği için şunu demiştir. İlk yazılı eserler vermeye başladığı tarih 1924’tür ve bu anılan tarihte Derik’te olması onun her fırsatta belirttiği gibi ilçemizin doğal yapısından etkilendiğidir. Anılan dönemde ağalık en üst düzeyde bulunan hemen hemen resmi bir kurum gibi birçok karar almasında etkindi, bunu her zaman gözlemleyen Cîgerxwîn bir gün çarşı ortasında birisinin dövüldüğünü ve hiç kimsenin korkudan karışmadığını gördüğü zaman öğrencileri tarafından nedeni sorulduğunda öğrencilerine şu dörtlükle cevap vermiştir.
Dêrik bi rezi bi terezi
Serê Dêrikê bi axa û bi teresi
Hevî dikim ji Xwedayê bej û av
Ruhê va necisna bistîne bi lez bi lez
Seyda’nın bir diğer özelliği de halk arasına rahatlıkla karışma konusunda rahat olması ve herkesle diyalog içerisinde olmasını bilmesidir.
kendisinin İlçede yaşanma koşullarının kalmadığını gördükten sonra Derik’ten ayrılmak zorunda kalmıştır. Aradan geçen uzun süreden sonra Ali İrci (Ali yê Sittîka) 1940 yılında Kamışlı’nın Taabeş Köyü’nde Buğday almak için gitmiştir ve o esnada Cîgerxwînin de birkaç gün sonra köye geleceğini öğrendikten sonra köyde kalıp ve Cîgerxwîn’in gelmesini beklemiştir. İki gün sonra, Cîgerxwîn gelince, bütün köylüler köy odasına gitmiş. Ali İrci “Ben de gittim ve kendisini gördüm ama Derik’ten gördüğümden çok daha değişmiş bir şekilde gördüm, sesimi çıkarmadan ben de bir köşeye çekildim, üzerinde, bedr denilen genelde Arapların giydiği uzun ve beyaz bir fistan, vardı. Vücudunun açık olduğu yerlerden adeta kıllar fışkırıyordu. Kollarının ucundan ve göğüs aralarından konuştuğu zaman gür ve tok bir sesle konuştuğunu, herkesin onu pür dikkatle dinlediğini gördü. Bir ara gözü bana takıldı, beni tanıyormuş gibi, bana dönerek bana nereli olduğumu nereden geldiğimi sordu. Ben de Derikli olduğumu ve Derik’teyken gelip yanında eğitim gördüğümü söyledim. Beni hatırladı ve yanıma çağırdı, ben de yanına gittim. Akşama kadar beraberdik, akşam olunca Cîgerxwîn bana bir yere gitmememi ve birlikte aynı odada kalacağımızı söyledi, gece boyunca köy odasında yaptığı uzun bir sohbet ettikten sonra ikimiz yatmak için kendi yataklarımız üzerine çekildikten sonra sohbet etmeye başladık. Bana sürekli Derik hakkında sorular soruyordu, bazı cevaplar onu sevindiriyor bazı cevaplar ise onu üzüyordu.” Kendisi Derik’ten çıktıktan sonra bir süre ilçenin Heboşî (Ambarlı) Köyü’nde kalmış ama orada dini görevli olarak Şeyh bulunduğundan orada da fazla kalmamış, kısa bir süreliğine Cizre’ye gitmiştir. Derik’te, Cizre Şeyhi’nin yanında kaldığını ancak Şeyhin aldığı zekâtların kendisini rahatsız ettiğini, zekât adı altında kamyonlarca buğday ve mercimek bazen kilolarca yün geldiğini görünce kendisi bu zekâtın haram olduğunu söyleyince Şeyh’in şimşeklerini üzerine çekmiş ve yaşadığı son olay onu Cizre’den sürgün olmasına sebep olmuştur. Bir gün tarladan satmak için tezek topladığı bir günde Cizre’deki şeyhin birkaç müridi ile beraber olduğu halde kendilerini görünce takılmak için konuşurlar:
ŞEYH: Oo Seyda yê min Melê min tu çerdike? Alaylı bir şekilde (Üstadım, hocam ne yapıyorsun?)
CÎGERXWÎN: Ez necisa beredikim, ezê bivim bifroşim (Tezek topluyorum, gidip satacağım) öyle söyledikten sonra şeyhin durmayarak
Şêx: Ne eybe tu dike gu bifroşe û ji xwe re nan bikire (Ayıp değimli gidip bok satıp ekmek alacaksın?)
Böyle söyleyince Cîgerxwîn onun cevabını şu dörtlükle verir.
Şêxê min Seyda yê min
Bi şlaşika serê te
Bi mirîdê dora te
Bi îmana qelbê te, ev guya
Çêtire ji wê zikata te
“Özellikle Seyda yê Mele İskender’in durumunu Recep Bey denilen binbaşının ilçedeki silah toplama mevzusunu, birçok Derikli hocanın Derik’ten sürgün edildiğini ve Seydayê Mele İskender’in öldüğünü söyleyince çok üzüldü ve şu dörtlüğü söyledi.”
Ava Xabê hurme hurme
Reco hatîye gurme gurme
Mele revîya çu zozana
Seyda maye di zîndana
“Gece geç vakit yattık ve en son, Derik’i özlediğini inşallah bir gün Derik’e geleceğini söyledi ve şu dörtlüğü de demeyi ihmal etmedi.
Gula Mêrdîn yek Dêrik e
Bax û baxçe wê ji cinnete
Li vê dinyê u hebe li wê dinyê
Tu Dêrik ê nesîbê min ke.
“Sabah olunca ben buğdayımı alıp köyden gelmeden önce yine sabah kahvaltısını birlikte yaptığımızı ve beni öptükten sonra şöyle demeyi de ihmal etmedi.”
‘Bila Dêrikîya wek çavê xwe li Xabê, Dahlê û li Kultur a xwe xwedî derkeve vê temîya min ji bîra neke?’ Diyerek beni uğurladı ve ben eve geldim”
Cîgerxwîn’i görüp onunla konuşan bir diğer Derikli de İbrahim Güleç’tir. (Birahîmê Hemê Şêxê) Kendisini 1945 yılında Kamışlı’da görmüş olup sürekli konuştuğu tek şeyin Derik’in doğal güzelliklerinin son durumu ve kimlerin sağ kalıp kalmadığıdır. Özellikle Cîgerxwîn, Derik üzerine bu kadar yoğunlaşmış sevgi beslerken Derik dışında sürgün hayatı yaşayan Qedrî Can’ın ve Reşîd Kurdî ile ilişkilerini geliştirmiştir. Bu yüzden Derik’ten gittikten sonra Qedrî Can’ın da Derik’i anlatması üzerine, Qedrî Can’ı, Dêrik adlı şiirinde şöyle dile getirmektedir.
DÊRİK
Dêrik çi xweşe bi dar û av e,
Ev av alî her derê belave.
Yek Xabe belê, bihuşt û mava.
Pir mişmiş û sêv û dar û selwa.
Pir gûz û hejîr û xox û hinar,
Pir kanî û aş û av û cobar.
Yek dî heye jê dibên Kulêbê,
Gorî ne ji wê re Xûrs û Şêbê
Pir aveke sar û pak û şêrîn,
Pir dar û ber û gûlan ê rengîn
Bilbil digirî bi ax û zare,
Daxwaz bi xwe komala heware.
Mizgîn dide ev heval û yare,
QEDRÎ kol i Şamê xwendeware
Çepkan dîkutîn dibên birawo,
Gorî te dibin xweh û birao
Kısacası değerli Kürt yazar, ozan ve siyasetçinin gönlünde Derik daima özel bir yer teşkil etmiştir.
22.10.2023 Eyyüp Güven
kaynak”:Derik Araştırma İnceleme “