“Asıl körlük, umudun tükendiği bu dünyada yaşamaktı.” Nobel ödüllü yazar José Saramago’nun “Körlük” isimli kitabını derinlemesine inceliyoruz!
José Saramago’nun 1995 yılında yazdığı “Körlük”, alegori, bilim kurgu, gerilim ve psikolojik unsurları bir araya getiren bir romandır. 1998 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Saramago’nun en ünlü eserlerinden biridir. Türkçeye ilk kez 1999 yılında çevrilen roman, hem derin anlamlar içeren bir alegori hem de distopik bir hikaye sunuyor.
Roman, ismi belirtilmeyen bir şehirde yaşayan sıradan bir adamın aniden körleşmesiyle başlar. Adam, körlüğünü bir kaza sonucu yaşadığını düşünerek bir göz doktoruna başvuruyor, ancak doktorun da kendisi gibi kör olduğunu fark ediyor. Körlük, kısa sürede bir salgın haline geliyor ve şehirde yaşayan herkes kör oluyor.
Kör olanlar, hükümet yetkilileri tarafından bir akıl hastanesine karantinaya alınıyor. Hastane, kaotik bir yerdir; insanlar birbirlerine karşı güvensiz ve saldırgan hale gelir, yiyecek ve ilaç kıtlığı yaşanıyor. Ancak bu kaos ortamında, Adam’ın karısı olan “Gören Kadın,” bir grup kör kişiyi bir araya getiriyor ve liderlik ediyor. Bu grup, hayatta kalmak için birlikte çalışıyor ve birbirlerine destek oluyor.
“Körlük,” sadece fiziksel bir engel değil, aynı zamanda insanlığın ruhsal ve ahlaki bir körlüğünü temsil ediyor. Saramago, körlüğün insanların birbirlerine güvenini ve sevgisini kaybetmelerine, vahşete ve şiddete yönelmelerine neden olduğunu anlatıyor.
Roman, aynı zamanda, distopik bir toplumda insanlığın nasıl hayatta kalacağına dair bir sorgulamayı da içeriyor. Gören Kadın’ın önderliğindeki grup, dayanışma ve işbirliğinin, zor zamanlarda bile insanlığın hayatta kalmasında önemli bir rol oynayabileceğini gösteriyor.
Romanın Ana Temaları olarak insanlığın karanlık yüzünü, güven, sevgi ve dayanışmanın önemini ve umutlu olmanın gerekliliğini sayabiliriz.
“Körlük,” güçlü bir mesaj taşıyan ve okuyucuyu düşündüren bir romandır. Saramago, insanlığın karanlık yüzünü ve umuda olan inancını etkileyici bir şekilde gözler önüne seriyor.
Körlük, fiziksel bir engel olmanın ötesinde, insanlığın ruhsal ve ahlaki körlüğünü temsil ediyor. İnsanlar arasındaki güven kaybı, vahşet ve şiddetle ilişkilendiriliyor. Bu durum, günümüzde de farklı ideolojilere sahip topluluklar arasındaki çatışmalarla örtüşebilir.
Gören Kadın, dayanışma, işbirliği ve umudu simgeliyor. Kadın, liderlik yetenekleriyle grup üyelerine cesaret veriyor. Karakteri, günümüzdeki toplumsal sorunlara alternatif bir bakış açısı sunuyor.
Roman, bir distopik toplumu çarpıcı bir şekilde tasvir ediyor. Körlük salgını, toplumu kaosa sürüklüyor ancak Gören Kadın’ın liderliği sayesinde grup, düzeni yeniden tesis ediyor. Bu, insanlığın kriz anlarında dayanışma ve liderlikle nasıl başa çıkabileceği üzerine düşündürüyor.
“Körlük,” hem derinlikli temaları hem de etkileyici karakterleriyle edebi bir başyapıttır.